T24 Haber Merkezi
Tarım ve Orman Bakanlığı geçtiğimiz hafta “ifşa listesi” yayımlayarak taklit ve tağşiş içeren ürünleri ve markaları kamuoyuyla paylaştı. Yüzlerce ürün ve markanın yer aldığı listede bazı ürünler dikkat çekerken tartışmalar son günlerde Köfteci Yusuf’un ürünlerinde domuz eti kullanıldığının ortaya çıkması üzerinde yoğunlaştı. Bunun yanı sıra listede yaygın olarak, bal ürünlerinde “taklit veya tağşiş”, zeytinyağında “tohum yağı”, peynirde “nişasta”, et ürünleri ve özellikle sucukta “tek tırnaklı hayvan eti, kanatlı hayvan eti, sakatat, baş eti, taşlık, dil, kalp, deri…” tespit edildiği bilgisine yer verildi. Baharatlarda da özellikle kekikte “bilinmeyen madde”, salça ve çayda gıda boyası tespit edildiği belirtildi.
Bakanlığın liste yayınlamasıyla birlikte, yıllardır gündemde olan gıda güvenliği konusu bir kez daha tartışmaya açıldı. Gıda ürünlerinde kullanılan uygunsuz ve sağlığı tehdit eden maddeler konusunda ilgili bakanlıkların sorumlulukları da tartışmaların temel noktalarından.
Listede yer alan marka ve ürünleri, sahtecilik biçimlerinin sağlığa etkilerini ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğunu değerlendiren gıda mühendisi Bülent Şık, gıdalarda halk sağlığını tehdit eden asıl unsurların tespit edilmediğine vurgu yaparak “Taklit ve tağşiş yapan firmaların açıklanması buzdağının ucunu göstermektir. Siz bunlarla oyalanın demektir” diye konuştu.
Taklit ve tağşiş konusunun önemli olduğunu ancak bunu çok ötesine varan ve ciddi sağlık sorunlarına yol açan meseleler olduğunu vurgulayan Şık, “Gıda güvenliği açısından ülkemizdeki en kritik mesele gıdalara bulaşan toksik kimyasallar meselesidir, ancak bu mesele ile ilgili bakanlığın çıtı çıkmıyor” dedi.
“Ülkemizde iyi yapılandırılmış bir kontrol-denetim sistemi var, mesele bu sistemin işlememesi” diyen Bülent Şık, önceki yıllarda da yapılan denetimlere ve açıklanan listelere rağmen firmaların bu suçları işlemeye devam ettiğinin altını çizdi.
Konuyu Gazete Duvar’a değerlendiren Şık’ın Gizem Örnek’in sorularına verdiği yanıtların ilgili kısımları şöyle:
“En kritik mesele gıdalara bulaşan toksik kimyasallar”
– Taklit ve tağşiş içeren ürünler gündem oldu ama gıda güvenliğini tehlikeye atan asıl unsurlar bunlar mı?
Taklit ve tağşiş önemli elbette. Bakanlığın halkı kandıran firmaları teşhir etmesi de önemli ama artık yüzyıl öncesinde değiliz. Taklit ve tağşişin çok ötesine varan ve ciddi sağlık sorunlarına yol açan meseleler var. Gıda güvenliği açısından ülkemizdeki en kritik mesele gıdalara bulaşan toksik kimyasallar meselesidir, ancak bu mesele ile ilgili bakanlığın çıtı çıkmıyor.
Örneğin ayçiçek yağına ya da zeytinyağına katılan tohum yağı kolza ise mesele sadece taklit ve tağşişle sınırlı kalmaz. Kolza, içinde erüsik asit isimli bir toksik kimyasal madde içerir. Erüsik asit çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Kullanılan tohum yağının kolza değil de kanola olması ise başka bir soruna işaret eder: Dünyada üretilen kanola yağlarının büyük bir kısmı GDO’ludur. Bu durumda da ülkemize GDO’lu kanola yağı ithal edilip edilmediği sorusu ortaya çıkar. Bu ayrıntılar bakanlığın yapmış olduğu firma teşhiri listesinde yer almıyor.
– Peki ya tespit edilmeyen, bu listede yer alan ya da almayan diğer ürünler? Kanserojenler, pestisitler… Bakanlık nasıl bir denetim mekanizması kurmalı?
Öncelikle şunu söyleyeyim, ülkemizde iyi yapılandırılmış bir kontrol-denetim sistemi var, mesele bu sistemin işlememesidir. Biraz önce değindiğim arı ürünleri örneği üzerinden durumun vahametini anlatmaya çalışayım. Tarım ve Orman Bakanlığı 2021’de arı ürünleri tebliğine dair bir taslak metin yayınladı, geçtiğimiz Nisan ayında da yasalaştı. Ama taslak metin ile yayınlanan son metin arasında ciddi farklar var. Örneğin taslak metinde dört yaş altı çocuklara polen ve polenden mamul ürünler satılamaz ifadesi yer alıyordu. Bu doğru bir ifadedir. Ancak sonra görüyoruz ki bu ifade yayınlanan metinde yer almıyor. Yani tebliğden o ifade çıkarılmış. Basit bir ayrıntı gibi görünüyor bu ama öyle değil.
Arı ürünleri ve bitkisel çaylar hakkında son yıllarda çok ciddi bir tartışma var akademik literatürde ve çeşitli sağlık kurumlarında. Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi, Almanya Federal Risk Değerlendirme Enstitüsü gibi kurumlar polen ve bitkisel çaylarda bulunabilen pirolizidin alkaloitlerine dair kısıtlayıcı, halk sağlığını korumaya yönelik önlemler aldılar. Pirolizidin alkaloitleri tabiatta çeşitli bitkilerde bulunabilen ve tükettiğimiz ürünlere bulaşabilen hiçbir ön belirti vermeden karaciğer kanserine yol açan çok toksik kimyasal maddeler. Dolayısıyla ürünlerde olup olmadığının kontrol edilmesi, hamileler, çocuklar, yaşlılar, karaciğer hastaları başta olmak üzere hassas grupların tüketimlerini azaltacak önlemlerin alınması gereklidir.
Ama ülkemiz piyasasına baktığımızda, girin herhangi bir internet satış sitesinde daha bir yaşındaki bebelerin bile sabah akşam kaşık kaşık polen tüketmesinin uygun olduğunu ifade eden önerilerle karşılaşıyoruz.
Şimdi soru şu: Bakanlık taslak metinde yer alan ve çocukların polen tüketmesini yasaklayan hükmü neden metinden çıkardı? Buna kim karar verdi? Arı ürünleri tebliğinin çıkarılmasında rol oynayan komisyonda kimler vardı, yani sektör temsilcisi olanlar, akademik olarak komisyonda bulunanlar kimdi? Bu soruların yanıtını bilmiyoruz. Bakanlığın bu sorulara da açık yanıtlar vermesini talep edelim ve şunu soralım o zaman: Ülkemizde arı ürünlerinde ve bitkisel çaylarda ciddi bir gıda güvenliği sorunu olan pirolizidin alkalotileri meselesi neden bakanlığın gündeminde değil, taslak metinde yer alan koruyucu hüküm neden çıkarıldı, halk sağlığını özellikle de çocuk sağlığını korumaya yönelik bir önlem neden alınmıyor?
Bu sorulara ciddi bir yanıt alamadığımız sürece balda ya da kekikte taklit ve tağşiş yapan firmaların açıklanması buzdağının ucunu göstermektir. Siz bunlarla oyalanın demektir. Üstelik pirolizidin alkaloitleri meselesi bir dolu meseleden sadece biri, bu konudaki örnekleri çoğaltabilirim. Örneğin pirolizidin alkaloitleri meselesi kekik için de geçerli, ülkemizden AB ülkelerine gönderilen ama pirolizidin alkaloitleri içerdiği için reddedilen ürünlerin başında kekik geliyor. Kekik ya da bal örneği üzerinden mesele, taklit tağşişin çok ötesinde.
Söyleşinin tamamı için .
“Yunanistan’da Müslüman, Türkiye’de gavur tohumu”; Kayıp bir kuşağın hikâyesi ‘Mübadele’ |