Can Yayınları tarafından yayınlanan Zülfü Livaneli-Erdal Öz (Sazın Teli Koptu) kitabını keyifle okudum. Geçtiğimiz haftalarda raflardaki yerini alan kitapta iki kültür adamının, yazarın birbirilerine yolladıkları mektupları okuyacaksınız. Evet; kitap mektup türünde ama edebiyat kokan mektuplardır elimdeki kitap.
Dönem 12 Mart Muhtırası… Süleyman Demirel hükümeti istifaya zorlanmış yerine gelen teknokrat hükümet ülke yönetimini devralmıştı. Sıkı sert politikaların yürütüldüğü bu dönem aydınlar için de cehennemden başka bir şey değildi. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idama giden bu yolda pek çok aydın, yazar, sanatçı, çareyi ülkeyi terk etmekte buldu.
Ülkesini terk edenlerden biri de yazar ve müzisyen Zülfü Livaneli’dir. Kısa süre hapishaneye yolu düşen ve daha sonra tahliye olan Livaneli için tekrar demir parmaklıklar gösterilince bütün aydınların sığındığı ve adeta siyasi mülteci kampına dönen İsveç’e sığınmak zorunda kaldı. Zor şartlar altında geçen bu sürgün hayatı Livaneli’ye yeni sayfalar açtı elbette ama; vatan hasreti her şeyden üstün geliyordu.
Zülfü Livaneli İsveç’te kısa sürede aydın çevrelerde kabul gördü. Kitaplar yazdı, saz çaldı, türkü söyledi. Yetmedi Avrupa’nın her köşesinde konserler verdi. Sazın Teli Koptu kitabında yazarın hayatına ilişkin pek çok detayı görebileceksiniz.
Zülfü Livaneli İsveç’e sığınırken arkasından arkadaşlarını, dostlarını da bıraktı. Bu dostlardan biri de yayın ve kültür hayatımızın unutulmaz ismi, Can Yayınları’nın kurucusu ( O olmasaydı Can Yayınları da olmadı) Erdal Öz de var.
Sayfa: 176
Kimseye nasip olmayan dostluk
Erdal Öz ve Zülfü Livaneli arasında başlayan mektuplaşmalar, yıllar sonra yazar Cem Akaş tarafından düzeltildi ve yayına hazırlandı. Sonuç olarak ortaya harika bir kitap çıktı. Emeği geçen herkese teşekkürler…
Erdal Öz Arkadaş Yayınları’nı kurarken pek çok zorluk yaşadı. Orada yaşadığı sorunlardan dolayı ayrılınca Can Yayınları’nın temeli de böylece atılmış oldu. Zülfü Livaneli ve Erdal Öz’ün arkadaşlığı, dostluğu pek çok kimseye nasip olmayan bir bağdı.
Bu arkadaşlıktan elbette haberim yok, ta ki kitabı okuyana kadar. Biri sürgünde biri ülkesinde… Ama ikisi de hayatından zorluklarla boğuşmaktadır. Parasız geçen günler, ülkenin içinde bulunduğu kaotik ortam, artan öğrenci olayları, her gün bir köşe başında öldürülen gençler ve siyasi iktidarsızlık.
Yazar ve yayıncı Erdal Öz
Bir Türkiye panoraması
1970’li yılların Ankara’sında başlayan, araya giren sürgün yıllarıyla pekişen, gücü asla eksilmeyen bir dostluk: Zülfü Livaneli’yle Erdal Öz’ün dostluğu. Edebiyat tutkusunu paylaşan iki gençten biri dünya çapında bir müzisyene evrilirken, diğeri Türkiye’nin en önemli yayıncılarından biri haline geliyor; badireler atlatıyorlar, yalnız kalıyorlar ama asla yılmıyorlar. Yıllar içinde de eşine az rastlanır bir dayanışmanın mimarları oluyorlar.
Sazın Teli Koptu, Livaneli-Öz dostluğunun anılarla, mektuplarla, söyleşilerle, yazılarla kurulmuş hikâyesi olduğu kadar, Türkiye ve Avrupa için bir dönem panoraması da sunuyor.
Zülfü Livaneli
Livaneli anlatıyor…
Klasik ve çağdaş dünya edebiyatında mektuplar önemlidir. Mektuplar bir dönemin tanığıdır adete. Sazın Teli Koptu kitabı da bize yakın Türkiye gerçeğinin fotoğrafını sunuyor. Zülfü Livaneli ve Erdal Öz’ün arkadaşlığı Erdal Öz ebediyete intikal edene kadar sürdü. Erdal Öz vefat ettiğinde cenazesine pek çok kişi katıldı. Ama en önemlisi de kitaplarını ilk basan yazarlar da vardı Erdal Öz’ün cenazesinde.
Vefa borçlarını ödemek için.
Sazın Teli Koptu kitabında sadece iki ismin mektuplarını okumayacaksınız. Mektupları okuduktan sonra bu sefer Zülfü Livaneli anlatıyor. Müzik kariyerini, Yaşar Kemal’le olan dostluğunu, saz çalıyor diye ötekileştirilmesini ve dalga konusu olmasını, hakkında Türkiye’de atılan mesnetsiz manşetleri linç edilmesini Zülfü Livaneli’nin ağzından dinleyeceksiniz.
Zülfü Livaneli ve Erdal Öz
“Yaşar Kemal Türkiye ajanıdır, Nobel’i vermeyin”
Kitapta dikkatimi çeken ve beni çok etkileyen başka bir detayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. 1972 yılında Nobel Edebiyat Komitesi Nobel’i kime vereceğini tartışırken yazar Yaşar Kemal’in de adı sık sık bu tartışmalarda geçiyordu. Avrupa’da etkili olan bir kısım Kürt yazarlar, Yaşar Kemal hakkında karalama kampanyası başlattı.
Bu kampanyayı sürdürenlerin başında yazar Mahmut Baksi geliyordu. Hakkında yaydığı kimi mesnetsiz iddialar sonucunda maalesef Nobel komitesi de bunlara inandı. Mahmut Baksi ve bahsettiğimiz diğer çevrelerin Yaşar Kemal hakkında öne sürdüğü iddia ise şuydu:
Yaşar Kemal
“Yaşar Kemal Türkiye ajanıdır. Kitaplarını bile karısı yazıyor. Nobel’i vermeyin.”
Yaşar Kemal böylece Nobel’in kapısından bir kez daha döndü. Çirkin ve büyük bir linç girişimi sonucunda amaçlarına ulaştılar sözünü ettiğimiz kişi ya da kişiler.
Kitapta birçok önemli not var elbette. En iyisi ben daha fazla anlatmadan siz kitabı temin edip okuyun.
Kitap sayfası için iletişim: